Sadece bunun anlamını öğrenmiş,kavramış, içine sindirmiş; yurdunu ve her kesimden yurttaşını seven; onun uğruna evladını veya canını feda etmiş; buna gönüllü kişilerin kutlu olsun.
Bücürük ve Ben blogu sahibi Sevgili Müjde'nin profilinde bulunan sözü paylaşmak istiyorum: Askerine düşmenlık eden, düşmana askerlik eder.
Kemal
genç bir prens, doğudan
denizci sindbad'ın soyundan,
dünyayı değiştirebileceğini zannetti.
fakat allah'ın kararları acı (üzücü)
ve insanların ruhları karanlıktır.
doğunun ülkelerinde bir varmış bir yokmuş
(o zamanlar) kemer (cepler) boşmuş, ve sular küflüymüş (hastalıklı)
musul'da, basra'da, eski hurma ağacında
üzgün (acı çekerek) çölün çocukları ağlamaktaymış
ve asil bir genç ve kraliyet soyundan
(bu) ağıtları duyuyor ve oralara doğru gidiyor
bedeviler üzgün bakışlarla ona bakıyor
(ve o) onlara allah üstüne yemin ediyor ki, zamanlar (durumlar, koşullar) değişecek
çocuğun korkusuzluğunu duyan efendileri (hükümdarlar)
kurt dişi ve aslan postu ile yollara düşüp
dicle'den fırat'a, yerden gökyüzüne
kaçağı canlı yakalamak için kovalıyorlar
kalabalıklar üstüne atlıyor, kudurmuş (tutulmayan) köpekler gibi,
ve onu halifeye götürüyorlar, (boynuna) kementi geçirmesi için
kara bal kara süt içti o sabah
darağacında son nefesini bırakmadan önce
iki yaşlı deve ile, bir kırmızı savaş atı ile
cennet'in kapılarında peygamber (onu) beklemekte.
şimdi el ele yürüyorlar ve etraf bulutlu
fakat şam'ın yıldızı onlara arkadaşlık ediyordu
bir ay bir yıl sonra Allah'ı önlerinde görüyorlar
ve o yüksek tahtından akılsız sindbad'a şöyle diyor:
"mağlup kurnazım zamanlar (koşullar) değişmez
ateşle ve bıçakla dünya hep ilerler"
iyi geceler kemal, bu dünya hiç bir zaman değişmeyecek
iyi geceler..."
Manos Hatzidakis
(http://tr.wikipedia.org/wiki/Manos_Hac%C4%B1dakis)
(http://en.wikipedia.org/wiki/Manos_Hatzidakis)
Hear now the story of Kemal
A young prince from the East
A descendant of Sinbad the Sailor,
Who thought he could change the world.
But bitter is the will of Allah,
And dark the souls of men …
Once upon a time in the East,
The coffers are empty, the waters are stagnant.
In Mosul, in Basrah, under an old date-palm,
The children of the desert are bitterly crying.
A young man of ancient and royal race
Overhears their lament and goes to them.
The Bedouins look at him sadly
And he swears by Allah that things will change.
When they learn of the young man’s fearlessness,
The rulers set off with wolf-like teeth and a lion’s mane.
From the Tigris to the Euphrates, in heaven and on earth,
They pursue the renegade to catch him alive.
They pounce on him like uncontrollable hounds,
And take him to the caliph to put the noose around his neck.
Black honey, black milk he drank that morning
Before breathing his last on the gallows.
With two aged camels and a red steed,
At the gates of heaven the prophet awaits.
They walk together among the clouds
With the star of Damascus to keep them company.
After a month, after a year, they find Allah
Who, from his high throne, tells foolish Sinbad:
‘O my vanquished upstart, things never change;
Fire and knives are the only things men know.’*
Goodnight, Kemal. The world will never change. Goodnight…
No comments:
Post a Comment